Üniversitemiz Sağlık Bilimler
Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayhan Babaroğlu,
koronavirüs salgını nedeniyle günlük rutinleri değişen çocukların psikolojik
sağlıklarının korunmasında, anne ve babalara büyük sorumluluk düştüğünü belirterek,
“Eğer bu salgın süreci doğru yönetilmezse, psikolojik sağlıkları açısından en
fazla risk altında olan grup, çocuklar olabilir” dedi.
Babaroğlu,
yaptığı açıklamada, tüm dünyayı etkisi altına alan ve 11 Mart'tan bu yana da
ülkemizde görülen koronavirüs vakaları nedeniyle alınan tedbirlerin sonucu
insanların yaşamında birçok şeyin değiştiğini söyledi.
Yetişkilerin
bir kısmının evden çalıştığını, bir kısmının ücretsiz izne ayrıldığını, okul
çağındaki çocukların da uzaktan eğitim almaya başladığını anlatan Doç. Dr.
Babaroğlu, “Ailelerin, çocukların, toplumdaki tüm bireylerin yaşamı değişti.
Yaşam rutinlerimizle birlikte dünyaya bakışımız, bir takım algılarda da değişim
görüyoruz. Hastalığın bulaşıcı olması nedeniyle sosyal mesafeyi koyma
zorunluluğunun olması, çocuklarımızın arkadaşlarıyla görüşememeleri, hepimizin
'acaba hastalık bize de mi geçer' korkusu, söz konusu. Her birimizin hayatında
rastlamadığımız büyüklükte belirsizlik ve kontrolün elimizden çıkmasıyla karşı
karşıya kaldık. Eğer bu salgın süreci doğru yönetilmezse, psikolojik sağlıkları
açısından en fazla risk altında olan grup, çocuklar olabilir” şeklinde konuştu.
”Korku, kaygı ve endişe normal
düzeyden fazla olursa...”
Korku,
kaygı ve endişe gibi duyguların, insanlarda stres, uyku ve beslenme bozukluğu
gibi belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabildiğini dile getiren Doç. Dr.
Babaroğlu, “Korku, kaygı ve endişe gibi duygular, aslında her insanda var
olabilecek duygular. Bunların işlevsel bir durumu da var. Eğer normal
düzeyde olursa, tehlikelere karşı önlem almak için bireylerin harekete
geçmesini sağlayabilir ama bunların yoğunluğunun fazla olması durumunda ise
sorun haline dönüşebiliyor” diye konuştu.
Doç.
Dr. Babaroğlu, ailelerin, salgınla ilgili gelişmeleri televizyondan izlerken,
evde bulunan çocukların da bu duruma maruz kaldığını ifade ederek, şunları
kaydetti:
“İster
istemez çocuklarımız bu durumdan olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla anne ve
babalara bu durumda çok fazla iş düşüyor. Nasıl ki uçaklarda 'önce maskeyi
kendinize sonra çocuklarınıza verin' uyarısı yapılıyorsa, bu salgın sürecinde
de aynı şekilde anne ve babalar olarak, önce kendi sağlığımızı korumalıyız ki
çocuklarımızı da koruyabilelim. Bu salgın yokmuş gibi de hareket etmeyeceğiz,
elbette. Doğru bilgiyle, çocuklarımıza gelişimlerine uygun olacak şekilde,
anlayacakları şekilde anlatabiliriz.”
Çocuklar için görsel iletişim önerisi
Çocukların,
gelişimsel süreçlerine göre farklı özelliklere sahip olduğunu kaydeden Doç. Dr.
Babaroğlu, şöyle devam etti:
“Örneğin
0-2 yaş gurubundakiler, bebekler için onların rutinlerini bozmayacak biçimde
ailelerin hayatlarına devam etmesi gerekir. Anne ve babası sağlık çalışanı
olanlar, bu yüzden bebekleriyle yeterli düzeyde iletişime geçemiyorlar. Burada
bebeğin rutinini devam ettirip, belirli bir sistem dahilinde görsel telefon
görüşmeleriyle bu iletişim sürdürülebilir. Okul öncesi 3-5 yaş gurubunda
bulunan çocuklar ise benmerkezci olabiliyor ve salgın süreci anlatıldığında
bunu anlamayacaktır. O zaman anne ve babanın bunu somutlaştırarak anlatması
gerekiyor. Bir takım resimler çizebiliriz. Nasıl etkisi olduğundan
bahsedebiliriz. Kötü bir şey olduğunu ama gerekli önlemlerin alınması durumunda
güvende kalabilecekleri anlatılmalı ve neler yapılması gerektiği konusunda
bilgilendirilmelidir. Bu dönemdeki çocuklar, sürekli soru sorarlar,
‘koronavirüs ne yapar', 'neden ölmüş' gibi sürekli bu soruları tekrarlarlar. Bu
soruları 40 defa sorarken 5'inde bilgi edinmek için sorar ama geri kalanında da
güven duygusu kazanmak için sorar. Bu yüzden ebeveynlerin davranışları
çok önemlidir. Yine bu yaş gurubundaki çocuklar eğer anne ve babası,
büyükannesi veya büyükbabasıyla görüşemiyorsa, koronavirüs nedeniyle
hastalanmış mı', 'acaba ben mi neden oldum', 'benim yüzümden annem ve babam
gelemiyor', 'ben kötü çocuk olduğumdan mı gelemiyorlar' şeklinde bir
yaklaşımları olabilir. Bu nedenle onlarla sağlıklı iletişim kurmamız gerekiyor.
Onlara kimsenin suçu olmadığını, normal virüs olduğunu ama önlemlerin
alındığını, sonra her şeyin normale gireceğini söyleyerek bu yaklaşımla bu
süreç atlatılabilir.”
“Bu süreç ergenlik dönemindeki
çocuklar için zor olacaktır”
Salgın
sürecinde ergenlik döneminde bulunan çocuklarla da doğru iletişim kurulmasının
çok büyük önem arz ettiğini vurgulayan Doç. Dr. Babaroğlu, şöyle devam etti:
“Bu
dönemdeki çocuklar, 'ben gelirim, ben yaparım, ben artık farklı düşünüyorum'
gibi tavırlara, düşüncelere sahiptir. Kendi kimliğini oluşturma everesidir, bu
dönem. Tam da hepimizin koronavirüs nedeniyle evlere kapandığı bir dönemde, dar
bir alanda bu çocuklarla sürekli bir aradayız. Bu süreç, ergenlik dönemindeki
çocuklar için zor olacaktır. Bu dönemde ergenlerde 'bana bir şey olmaz', 'ben
her şeyin üstesinden gelebilirim' diyerek koruma yöntemlerini reddedebilir.
Ancak bu çocuklarla karşılıklı konuştuğunuzda doğru iletişim kurmayı
başardığımızda durumu anlayacaktır. Salgınla ilgili bilimsel yaklaşımla,
güvenilir kaynaklardan edindiğimiz bilgiyi paylaşarak, tedbirler kapsamında
maske kullanmak, mesafeyi korumak gibi kurallara uymalarını sağlanabilir ve bu
süreci atlatmalarını sağlayabiliriz.”
Evde
kalan çocuklara, tatilde olmadıklarının öncelikli olarak hissettirilmesi
gerektiğine işaret eden Doç. Dr. Babaroğlu, “Dolayısıyla çocukların
rutinlerinin de buna göre oluşturulması gerekir. Evde bir takım düzenlemeler
yapılabilir. Balkonlar bahçe şeklinde düzenlenebilir, ders çalışma ortamı
hazırlanabilir. Öğretmenlerle sağlıklı iletişim kurarak bu süreci yönetmek
gerekir. Bu süreçte çocuklar öğretmen ve arkadaşlarını, oyun oynamayı
özlüyorlar. Dolayısıyla arkadaşlarıyla çoklu telefon görüşmeleri yapılabilir.
Daha büyük çocuklar için de bu aynı rutini sağlayacağız. Ancak öğretmenleriyle
iletişimlerini kendileri kurarak rutinlerini yönetmeleri gerekir. Ayrıca
çocuklarımızla oyun oynayarak onlara bu süreçte destek olabiliriz.”
Doç.
Dr. Babaroğlu, salgın sürecinin, çocuklar açısından olumlu yönünün de
olabileceğini ifade ederek, “Aile içi bağlar daha da güçlenebilir. Çocukların
gelişim süreçleri çok daha yakından gözlemleme imkanı ortaya çıkabilir”
ifadesini kullandı.